19 Ekim 2014 Pazar

Metin Demirtaş-GÜZEL İKİNDİ

GÜZEL İKİNDİ

Eğerek mavi kirpilerini
Uğrun uğrun bakıp geçtin
Başımı döndürdü ergen gül kokun

Esrik bir hava estirdin
Gençlik günlerimden
Ne çıplak kuğu boynun
Ne körpecik ağzın
Kayan bir yıldız gibi geceden
İki mavi göz indi yüreğime
O kokulu güzel ikindiden

Metin Demirtaş

FİNAL -Paul Geraldy

FİNAL
Demek hiç bir şeyi unutmuyorsun peki
Öyleyse elveda, haydi git
Birbirimize söyleyecek hiç bir şeyimiz yok;
Müsaade ediyorum, gidebilirsin
Maamafih biraz daha bakle
Yağmur yağıyor... Bekle ki kesilsin
Dışarısı çok soğuk onun için iyi giyin
Aslında kışlık bir manto giyinmen lazımdı
Her şeyini iade etmedim mi?
Bende sana ait hiç bir şey kalmadı
Mektuplarını ve resmini almıştın...
Madem ki ayrılıyoruz bana bir kere daha bak;
Fakat dikkat et ağlamayalım,
Zira bu aptallık olur
Zavallı kafalarımızın seviştiğimiz günleri
Tekrar yaşaması için, ne kadar da kuvvet sarfetmesi lazım!..
Güya hayatlarımızı birbirimize ebediyyen vermiştik
İşte, şimdi tekrar geri alıyoruz
Bundan sonra ikimizde kendi ismiyle
Başka yere gezmeye, yaşamaya gideceğiz
Şüphesiz bir müddet ıstırap çekeceğiz sonra
Hataları affeden yegane şey;
Unutkanlık gelecek...
Ve diğer insanların arasında sen ve ben olacağız
Böylece mazime karışacaksın
Belki tesadüfen sokaklarda birbirimize rastlayacağız
Benim görmediğim elbiselerle sen geçerken,
Ben kaldırım değiştirmeden sana sadece uzaktan bakacağım...
Sonra birbirimizi uzun yıllar görmeyeceğiz.
Dostlarımız benden sana haberler verecekler;
Ben ise, hayatım, kuvvetim ve her şeyim olan senin için
Nasıldır diyeceğim...
Koca aşkımız bu küçük kalpte miydi?
İlk günler acaba deli miydik?
Tanıştığımız an ki heyecanları hatırlıyor musun?
Sevişiyorduk... İşte , aşkımız buydu...
Birbirimize karşılıklı "Seni seviyoum" demek
Ne kadar kıymetliymiş Allahım!
Hakikaten garip.Demek herkes aynı kelimeyi mırıldanmış : Sevmek!
O halde bizde diğer insanlar gibiydik...
Ne çok yağmur yağıyor. Bu havada gidemessin,
Öyleyse kal... Evet kal, anlaşmaya çalışacağız...
Bilinmez ki, kalplerimiz değişmelerine rağmen
Belki eski günlerin tatlı anılarını hatırlayacaklar...
Elimizden gelen her şeyi yaparız
Birbirimize karşı daima iyi olmaya çalışırız.
Malum ya nihayet eski bir alışkanlığımız var.
Oturuver benim yanımda, eski sıkıntıların başlasın
Bende senin yanında eski sıkıntılarıma dalayım.
Paul Geraldy

Puşkin

Elbiseni yeniyken, şerefini gençken koru.  

Puşkin

Anton Çehov

İnsanlar eğlenebildikleriyle arkadaş olurlar, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş.  

Anton Çehov

İmam Gazali

Say ki öldün. Yalvardın, yakardın, sana bir gün daha verildi. Bugünü o gün bil, öyle yaşa.       

İmam Gazali

Yahya Kemal

İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.

Yahya Kemal

Peyami Safa

İnsan, dünyanın en geç olgunlaşan meyvesidir.      

Peyami Safa

Aliya İzzetbegoviç

Dürüst olan ile kabiliyetli olan arasında bir tercih yapmak durumunda kalırsanız eğer, dürüst olanı seçiniz.

Aliya İzzetbegoviç

Goethe

İnsanları birleştiren duygular, ayıran ise fikirlerdir.  

Goethe

BAŞKA TÜRLÜ

BAŞKA TÜRLÜ

..başka türlü bir şeydi bu ...
lisanı başka ...aşkı başka...
yüreğini gezintiye çıkartan adamın son cümleleriydi bu ...
başka türlü bir şeydi düşünce..
kurgusuna kuşku bulaşmamış,
rengi saydamlığın izinde bir mercanımsı göz bakışı ,
bir izdi bu..
yüreğini gezintiye çıkartan adamın son cümlesiydi ,son tuvali boyaların ,
fırçanın,kalemin diliydi suskun yüreği...

Meral Meri

Virginia Woolf

“Ne hoş bir güzelliği vardır, dünyadan hafif adımlarla gülümseyerek geçenlerin.”

Virginia Woolf

Simone Weil


“Onu yaparken, bir iyiliğin mutlak olarak imkânsız olduğunun bütün ruhunla bilincindeysen, bu iyi bir harekettir.”

Simone Weil

Ahmet Muhip Dıranas

1939


Bin dokuz yüz otuz dokuz:
Karanlıkların içinde
Ölülerle yaşıyoruz.

Puslu havayı sever kurt;
Kaplamakta gökyüzünü
Kurşundan ağır bir bulut.

Her şey uyuduğu zaman
Kıracak zincirlerini
Gecede uyanık duran

Ahmet Muhip Dıranas

Hilmi Yavuz-Bulutlanma Sonnet Si

Bulutlanma Sonnet Si

öylesem hüzün olur, söylemesem de hüzün;
zaten sözler de bezgin... kime anlatılsın?
âh, dil’den ürker olduk; kimse dil’in bir düğün
olduğunu bilmiyor; bir kenara atılsın
diye bekliyor şiir... yılışık ve savurgan
çok boyalı bir gülün yükselişi... ne hâzin!..
giderek kendimize sığınacak korugan
bile bulamayarak... –ve elbette magazin
bir yalnızlık edinip, n’olacaksa olacak
diye yollara vurmak... terkide kaldı atım!
aşklar bile sindiler, saklanıp köşe bucak;
kalbimiz aksadata, âh, hazlar alım satım...

ve giderek aynada nedensiz kırılmalar;
dil bitti!.. söz susuyor!.. bende bulutlanmalar...

Hilmi Yavuz

Güven – Cahit Sıtkı Tarancı

Güven – Cahit Sıtkı Tarancı


Bayramdı
Orhan Veli’yle beraberdik
Boğaziçi vapurunda
Aşiyan’a gidiyorduk
Fikret’in elini öpmeye
Bir baktım üzgün koca şair
Bir baktım güneşler içinde
Hiç söz açmadı Haluk’tan
Dilinden de düşürmedi
“Bu memlekette de bir gün sabah olursa Haluk”
Cahit Sıtkı Tarancı
-Otuz Beş Yaş-


Seni Seviyorum – Süreyya Berfe



Seni Seviyorum – Süreyya Berfe

 1.
Yazarken kağıtları karıştırdım
sayfaları değil.
Bir bak
cinsinden en iyi sen anlarsın.
Taşları, tahtaları, boyaları bilen
kağıtları da bilir.
Cinsinden en iyi sen anlarsın.
Seni seviyorum.
“Seni Seviyorum”u
hiç bu kadar özlememiştim.
“Seni Seviyorum”dan
bazan sıkılmıştım bile.
“Seni Seviyorum”un
harfleriyle, heceleriyle
iki sözcüğüyle can buldu
canlandı, ruh kazandı.
“Seni Seviyorum”un
gerçek olduğunu gördüm.
“Seni Seviyorum”, uykumun kaçması
bozulması dengemin.
– Saat kaç?
– Bilmem. Seni Seviyorum.
Seni seviyorum.
Gelecek yılı özleyen
son kuşlar kadar.
“Seni Seviyorum” dediğin
sesin kadar.
“Seni Seviyorum”un ilk mimarı sensin.
Ne kadar abarttım değil mi?
Sen öyle san.
Bir bak sesine, kendine, varlığına.
“Seni seviyorum” yerine
“çay içmeye gidiyorum” desen
aynı şey.
İstersen başka birşey söyle.
“Tahammül edemezsin” de.
Sana tahammül edemeyeceğimi düşünüyorsan
tahammülü düşünüyorsan
işte o zaman, tam o zaman
çok seviyorum seni
tahammülün sabrı kadar çok
Hiç ama hiç sevmediğim
bir şeyi sevdirdin.
Yüzeysel, biçimsel olanı derinleştirdin.
İçini doldurdun, anlam kazandırdın.
Yanılttın beni.
Bilmezdim, bilemezdim
ne olduğunu bilmeden gidecektim.
Niteliğini ve niceliğini
kafama kaktın.
Sen, adım gibi eminim
eksiksiz, kusursuz
“Seni seviyorum” dedin.
Gafil avlanmıyorum artık
“Seni seviyorum”dediğin zaman.
Umudum, bir çingil üzümüm
senin işin zor bu dünyada.
Yüzünü denize, dağlara
kayalara, taşlara, hayvanlara dön
Seni seviyorum.
Ne tohum gördüm, ne de fidan bildim.
“Ha” desen topraklığımdan vazgeçecektim.
Neredesin? Nereye saklandın?
Doğrudürüst saklan da görebileyim seni.
Sakla gölgeni de.
Nasıl işliyorsun, görmediğim
bilmediğim gergefini iliklerime, nasıl.
Dudaklarında benli bir tat
ben, sadece bakıyorum
kırlangıç kanatları soyuyor seni:
Kokusunu da soluğunu da duyuyorum çıplaklığının
burnumun yerinde olmak istiyorum.
Seni seviyorum.
Yarın denize, balığa çıkacağım
sen işlerini yaparken
bir not bulacaksın masanın üstünde.
Önceden söyleyeyim de şaşırma.
Bu bir ilan-ı aşktır.
“Böyle şeyler bir defa olur” deme
sayısı bilinmez
ama yeri ve zamanı gelince olur.
Ne yazıyor notta?
“Sen ömrümüzsün bizim”.
Benimki bir gün biter.
İmza, Süreyya.
Benimki hiç bitmez.
İmza, Deniz.
Gözün daldı, görüyorum.
Bir sarmaşığın ruhu geziniyor
yanımda, yöremde.
Sarıp özümü alacak
dal budak salacak.
Sen, hep ısrar edeceksin:
“Havalar soğumuştur. Üşüyorsundur.
Bir kazak giy üstüne, hastalanırsın.
Biliyorsun sana hastalanmak yasak.”
Çeksene şu sarmaşığı kendine
biraz daha dursa
sesini boğacak korkuyorum
Seni seviyorum
Otları sökülmüş taş aralarıyım.
Yarıklar içinde her yanım,
izmaritler, ayçiçeği kabukları
ters dönüp ölmüş böcekler
son yağmurlardan kalan boraz izleri
almış otların yerini.
Bakıp bakıp o taş aralarına
bakıp bakıp sana
“Çabuk eve gel
sana birşey okuyacağım diyorum.
Aklımı yıkıyorsun
Seni seviyorum.
Yağmura ve kara bayılıyor şairler.
Doluya yüz veren yok.
ya da ben rastlamadım.
Hadi gel doluya bir şiir yazalım
yağmurdan kaçışına
kışı kıskanışına
iriliğine, sevilmeyişine
bazan verdiği zararlara…
Yazdığımızı yayımlamayız
merak etme, söz.
Yokuşu çıkamayışının
çocukluğunun kokusu…
Kaydırak elinde
yolda kalışının kokusu…
Bazan hırçın bir genç kız gibi
oluşunun kokusu…
Kızım mısın, annem misin
etim-kemiğim-hücrelerim misin?
Eriyişimin kokusu.
Kaldırımlarda, sokaklarda, merdivenlerde…
Söyleyeceksin söylemesine de, olmuyor işte.
Ne de olsa korkağız
ya sürünürsek yerlerde
ya hayatımız aksarsa
parasızpulsuz, evsizbarksız,
çöpsüzçulsuz ortada kalırsak
ya kimse bakmazsa yüzümüze…
Süperaktifler, hiperaktifler ve benzerleri
gittikçe çoğalıyorlarmış.
mitoz ve amitoz çoğalmaymış.
Susup, derin bir nefes alıyoruz.
Çatlıyor üstünü örtmenin
bastırmanın kozalakları.
Seni seviyorum.
Yıldız poyraz, poyraz yıldız
sen gittin, dindi.
Toprakları tırmalıyor ellerim
gözlerim dağları küçültüyor
hiç farkında değilim
kafam yok ediyor mesafeleri.
Nedeni belli.
Batmadan.
dünya gözüyle bir bakalım, dedim Ay’a.
İnan ki halim yok.
Kolum kanadım kırık.
Bundan sonraki hayatımızdan
ne bekliyorsun?
Hepsini bir arada görürsen
ne yaparsın?
Çok oldu seni düşünmeye
yaşamaya başlıyalı.
Çok sevecen karışıyorsun.
Açığım sana.
Köpek gibi özlüyorum.
Acı çekiyorum, ama belli değil.
Nefesin, adın gibi kokuyor.
Seni Seviyorum.
Süreyya Berfe
-Seni Seviyorum-







Şems-i Tebrizi

Eğer hala kızıyorsan,
kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.

Eğer hala kırılıyorsan,
gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.

Eğer hala kınıyorsan,
düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.

Eğer hala karşılıksız sevmiyor
ve sevginde ayrım yapıyorsan,
hala akıl ve mantığını kullanıyor,
içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir.

Eğer hala 'ben' demekten vazgeçmiyorsan,
dizginlerin hala nefsinin elinde
ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.

Eğer hala mûsibetlere yana yana üzülüyorsan,
gerçeği bilmiyorsun demektir.

Ve eğer hala 'şikayet' ediyorsan,
hakikati göremiyorsun demektir!..

Şems-i Tebrizi (k.s)

Şems-i Tebrizi

Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme!
Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme.
Unutma; sevgi yürekli olana yakışır."

Şems-i Tebrizi (k.s)

17 Ekim 2014 Cuma