Aradığımı bulamadım diye üzülme,
Seni arayan daha çağırmadı…
Kavalı duyan koyun değildir, duyuran çobandır…
Çünkü; çoban koyunu arar, koyun çobanı aramaz…
Çoban koyunu bulur, koyun sadece çobana uyar… Şems-i Tebrizi
5 Aralık 2013 Perşembe
Sabahattin Ali
Unutma Lola, hiçbir acı baki değildir.
Üflersin geçer.
Bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir, hepsi bu.
[Sabahattin Ali]
Üflersin geçer.
Bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir, hepsi bu.
[Sabahattin Ali]
"Okuduğunuz her âyetin içinde bir hâmûş olursunuz da kayboluşlarınızı bulabilcek güçler indirilir içinize." — Meral Meri
Antil Denizi'nin Kara Korsanı
Şu karanlıkta kalmış güneşe bir bak!
Bir tarafı gece olan kız /diğer tarafı erkekli gündüz/
*Antil Denizi'nin Kara Korsanı*
Renksiz de sevebilirdim ben onu
Elemler içinde kalmış kalbini öyle sevmemiş miydim?
[Meral Meri]
Önce rüzgarla konuş
Sonra yağmurla ağla
Sen görmeden gideceğim
Geriye dönmem asla
[Aysel Gürel]
"Sadece elimde olduğu kadar sevmiyordum seni,ondan da öteye geçiyordum!."
~Meral Meri
Hz. Muhammed s.a.v
"Bir gün birisiyle dost olduğunuzda, yarın onun bir düşman olabileceğini unutmayın."
/Hz. Muhammed s.a.v/
Franz Kafka
İstemeyerek de olsa, kendini ele verirdi;
sevgi denen şey.
Franz Kafka
Halil Cibran
Periler daima gözlerinde bir damla yaş ile gülümser.
Halil Cibran
Hz. Mevlâna’nın 740. Vuslat Yıldönümü
İnsan, sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara;
kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli.
Rumi
Ahmet Telli
Gün biter, gülüşün kalır bende.
Ahmet Telli
Çoğunlukla konuşan, hele fazla konuşan insanları anlayamıyorum.
Tezer Özlü
Aşk var dostum, aşk var ve her şeyi iyi ediyor aşk, dünyayı güzelleştiriyor. İnsan ruhu ancak aşkla şahikasına kavuşuyor.
Leyla Erbil
ÖPÜYORUM SİZİ
ÖPÜYORUM SİZİ
Bakın!
Artık hiç bir şeyin önemli olmadığı uçurumlarım yok...
İçinden geçtim-
Mavi denizin içindeki tuzlar gibi eridim.
Ve kaldım oracıkta.
Üşümüyorum artık.
Mutsuz da değilim,
Mutlu da...
Bir yerim yokmuş gibi kaldım hep,
Şimdi bir yerim varmış gibi gidiyorum.
Öyle huzurluyum ki!..
Gök mavisi kıskanır içimi.
Ya da rüzgarlar artık sadece içimde yolculuk
Hünerlerini sıraya dizerler.
Bilmem ki içimde bir bahar raks ediyor,
Kadın gelip yanağıma bir buse konduruyor,
Ölmüşüm ben,
Sonra fark ediyorum,
Gittiğimde yani,
Gidip kaldığımı da fark edip, ayrımsıyorum
Sizlerden sonsuzca ayrıldığımı da.
Böyle anlar daima tebessümü hak ve arz eder.
Tüm iyimserlik lerinizden öpüyorum sizi.
Benim yerime And dağlarına çıkın
Ve oradan bir kartal geçecektir,
Beyaz bir güne düşüp,
Siyahlarınızı toplayıp,
Atacaktır içinizden...
Öpüyorum sizi,
Çok öpüyorum kalplerinizden,
Sevginizden azalmayın-
Azınlıklara el verin,
Kötülüklerinizi uğurlayın,
Hiç bir şeyin önem arz etmediği bir yere bırakın!
İçinizden şüphesiz yalnızca
Daim mutluluklar geçsin,
Dilerim ki
Siz üşümeyin.
Ve kalın bir annenin kucağında
Sıcacık sarılır ona,
Sımsıkı sarılın ama, öyle böyle olmasın
Yorgunluklarınızı uğurluyormuş casına
Sarılın-
Sarılın dostça birbirinize.
Ziyanı yok ben giderim...
Denize ve eriyebilirim tuz buz gibi ,dağınık
Keza dağılmış olarak.
Ne olsa gelip toplarsınız beni
Öyle değil mi?
Ama unutmayın;
Geldiğinizde
Öfkemi ve hiddetimi çıkarırsınız üstümden,
O halde ben de ısınırım sizler gibi
Çok ısınırım ama, siz çoksunuz diye ben çok çok ısınırım.
Öperim sizi annem gibi,babam gibi
Çocukluğunuz gibi
Yaşlı ve yanlışlarınız gibi
Sevginiz gibi
Aşkınız gibi
Ailem miş gibi öperim sizi.
Belki bir anne kucağı da bulup ,sonsuza değin kalırım orada.
Kim bilir belki siz öpersiniz beni
Gittiğim ve kaldığım yerden.
(Meral Meri)
Bakın!
Artık hiç bir şeyin önemli olmadığı uçurumlarım yok...
İçinden geçtim-
Mavi denizin içindeki tuzlar gibi eridim.
Ve kaldım oracıkta.
Üşümüyorum artık.
Mutsuz da değilim,
Mutlu da...
Bir yerim yokmuş gibi kaldım hep,
Şimdi bir yerim varmış gibi gidiyorum.
Öyle huzurluyum ki!..
Gök mavisi kıskanır içimi.
Ya da rüzgarlar artık sadece içimde yolculuk
Hünerlerini sıraya dizerler.
Bilmem ki içimde bir bahar raks ediyor,
Kadın gelip yanağıma bir buse konduruyor,
Ölmüşüm ben,
Sonra fark ediyorum,
Gittiğimde yani,
Gidip kaldığımı da fark edip, ayrımsıyorum
Sizlerden sonsuzca ayrıldığımı da.
Böyle anlar daima tebessümü hak ve arz eder.
Tüm iyimserlik lerinizden öpüyorum sizi.
Benim yerime And dağlarına çıkın
Ve oradan bir kartal geçecektir,
Beyaz bir güne düşüp,
Siyahlarınızı toplayıp,
Atacaktır içinizden...
Öpüyorum sizi,
Çok öpüyorum kalplerinizden,
Sevginizden azalmayın-
Azınlıklara el verin,
Kötülüklerinizi uğurlayın,
Hiç bir şeyin önem arz etmediği bir yere bırakın!
İçinizden şüphesiz yalnızca
Daim mutluluklar geçsin,
Dilerim ki
Siz üşümeyin.
Ve kalın bir annenin kucağında
Sıcacık sarılır ona,
Sımsıkı sarılın ama, öyle böyle olmasın
Yorgunluklarınızı uğurluyormuş casına
Sarılın-
Sarılın dostça birbirinize.
Ziyanı yok ben giderim...
Denize ve eriyebilirim tuz buz gibi ,dağınık
Keza dağılmış olarak.
Ne olsa gelip toplarsınız beni
Öyle değil mi?
Ama unutmayın;
Geldiğinizde
Öfkemi ve hiddetimi çıkarırsınız üstümden,
O halde ben de ısınırım sizler gibi
Çok ısınırım ama, siz çoksunuz diye ben çok çok ısınırım.
Öperim sizi annem gibi,babam gibi
Çocukluğunuz gibi
Yaşlı ve yanlışlarınız gibi
Sevginiz gibi
Aşkınız gibi
Ailem miş gibi öperim sizi.
Belki bir anne kucağı da bulup ,sonsuza değin kalırım orada.
Kim bilir belki siz öpersiniz beni
Gittiğim ve kaldığım yerden.
(Meral Meri)
Etiketler:
and dağları,
edebiyat,
insan,
meralmeri,
ÖPÜYORUM SİZİ,
özlem,
şiir
HALÛK'UN AMENTÜSÜ
Varlıkları yaratan bir güç var; ulu ve arınmış,
Kutsal ve yüce; ona vicdanla inandım.
Toprak vatanım, insan soyu milletim... İnsan
İnsan olur ancak, bunu iz’anla,inandım.
Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var;
Dünya dönecek cennete insanla, inandım.
Yaratılışta gelişme evvelden beridir; bu olgunluğa
Tevrat ile, İncil ile, Kur’anla inandım.
İnsanoğlu birbirinin kardeşi... Hülya!
Olsun, ben o hülya’ya da bin canla inandım.
İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden
-Bir an için atalarımı unutmakla – inandım.
Kan şiddeti , şiddet kanı besler; bu düşmanlık
Kan ateşidir; sönmeyecek kanla, inandım.
Elbet şu mezar ömrünü bir şıklı mahşer
Tâkip edecektir, buna imanla inandım.
Aklın büyüleyen mûcizeleri önünde
Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım.
Karanlık sönecek, doğruluğun ışığı birdenbire
Bir yanardağ gibi patlayacak, inandım.
Kollar ve boyunlar çözülüp bağlanacak hep
Yumruklar, o gürültülü zincirle, inandım.
Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın;
Her şey olacak bilginin gücüyle... inandım.
TEVFİK FİKRET
Varlıkları yaratan bir güç var; ulu ve arınmış,
Kutsal ve yüce; ona vicdanla inandım.
Toprak vatanım, insan soyu milletim... İnsan
İnsan olur ancak, bunu iz’anla,inandım.
Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var;
Dünya dönecek cennete insanla, inandım.
Yaratılışta gelişme evvelden beridir; bu olgunluğa
Tevrat ile, İncil ile, Kur’anla inandım.
İnsanoğlu birbirinin kardeşi... Hülya!
Olsun, ben o hülya’ya da bin canla inandım.
İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden
-Bir an için atalarımı unutmakla – inandım.
Kan şiddeti , şiddet kanı besler; bu düşmanlık
Kan ateşidir; sönmeyecek kanla, inandım.
Elbet şu mezar ömrünü bir şıklı mahşer
Tâkip edecektir, buna imanla inandım.
Aklın büyüleyen mûcizeleri önünde
Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım.
Karanlık sönecek, doğruluğun ışığı birdenbire
Bir yanardağ gibi patlayacak, inandım.
Kollar ve boyunlar çözülüp bağlanacak hep
Yumruklar, o gürültülü zincirle, inandım.
Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın;
Her şey olacak bilginin gücüyle... inandım.
TEVFİK FİKRET
“Millions are suffering: they want to be loved but they don't know how to love.And love cannot exist as a monologue;it's a dialogue„
— Osho
— Osho
“The weak can never forgive. Forgiveness is the attribute of the strong.„
— Mahatma Gandhi
— Mahatma Gandhi
-
Don kişot ve Sancho, değirmene tehlikeli bir biçimde yaklaşırlarken
iki köylü onları fark etti.
Ağızları bir karış açık kalmıştı.
Nasıl bir ahmak değirmene bu kadar yaklaşabilir ki?
Belki de canlarına susamışlardı.
"Ne yapıyor bunlar? Değirmen onları paramparça edecek!"
diye haykırdı.
Diğeri de ona hak verdi:
"Bunlar ya ahmak ya da sarhoş olmalı!"
Don kişot:
"Kolla kendini koca dev!" dedi. "Şimdi prensesi elinden kurtaracağım!"
...
Harflerin cizimsel anlami
Harflerin cizimsel anlami
A=ilki ifade eder. Ilk, noktadan, dogar. Bir aciyla ayrilir ve birbirinden uzaklasir, ama ne kadar uzaklasirsa uzaklassin, iki ucun arasinda, bir ikilem ve karsitlik bagi vardir.Bu da ilkin-ki ilk ne olursa olsun-karakteridir. X semboludur.
B=baslangic ve dogumu ifade eder.Baslangic ve dogum, ikilinin birlesimiyle mumkundur.Yani uclemdir.Y semboludur.
C=tamamlamayi, ve karsitligi ifade eder
D=bolum demektir, yani bir butunun parcalari
E=dista olan, disarida olan demektir
F=p ve h harflerinin beraberligini ve karsitligini verir. Hem seyin ne oldugunu hem de onun hareketini icerir.Burada sey, sabitlenmis temeldeki p; hareket ise, nefes temelindeki h ve ikililigidir.Yani nefes alma ve verme.
G=temel, esas, ana v.s. kelimelerini temsil eder.
I=egoyu, ben 'i tek ve biri temsil eder
J= firlatma anlaminda, insanoglunun ifadesidir.
K=bilginin ve bilmenin temelidir
L=ortaya yatay olarak insanoglunun koydugudur.
M=insanoglunu ve onun herturlu ortaya koydugu cevabin temelidir
N=tabiati ve tabiligi, temsil eder
O=toparlamak anlamina gelir
Q=kim, olarak; nicelik ve niteligin kullanim isaretidir.
R=L nin tersidir, yani ortaya dikey olarak konandir.
S=insanoglunun temel fonksiyonlarini belirtir.
T=tamamlanmis, mukemmel anlamini tasir, ayrica ters t ise axiomatik hareketin isaretidir.
U=kullanimi ifade eder.
V=ikilem veya karsitligin teke indirgenmesidir
W= M nin tersidir, yani M ler cevapsa; W 'lar da sorulardir.Biri ikilemin, ucleme tasinmasini, digeri uclemin, ikileme indirgenmesini isaret eder.
Z=zik zak, temelinde, insanoglunun ikilem ve karsitlik arasindaki git-gelini temsil eder.
A=ilki ifade eder. Ilk, noktadan, dogar. Bir aciyla ayrilir ve birbirinden uzaklasir, ama ne kadar uzaklasirsa uzaklassin, iki ucun arasinda, bir ikilem ve karsitlik bagi vardir.Bu da ilkin-ki ilk ne olursa olsun-karakteridir. X semboludur.
B=baslangic ve dogumu ifade eder.Baslangic ve dogum, ikilinin birlesimiyle mumkundur.Yani uclemdir.Y semboludur.
C=tamamlamayi, ve karsitligi ifade eder
D=bolum demektir, yani bir butunun parcalari
E=dista olan, disarida olan demektir
F=p ve h harflerinin beraberligini ve karsitligini verir. Hem seyin ne oldugunu hem de onun hareketini icerir.Burada sey, sabitlenmis temeldeki p; hareket ise, nefes temelindeki h ve ikililigidir.Yani nefes alma ve verme.
G=temel, esas, ana v.s. kelimelerini temsil eder.
I=egoyu, ben 'i tek ve biri temsil eder
J= firlatma anlaminda, insanoglunun ifadesidir.
K=bilginin ve bilmenin temelidir
L=ortaya yatay olarak insanoglunun koydugudur.
M=insanoglunu ve onun herturlu ortaya koydugu cevabin temelidir
N=tabiati ve tabiligi, temsil eder
O=toparlamak anlamina gelir
Q=kim, olarak; nicelik ve niteligin kullanim isaretidir.
R=L nin tersidir, yani ortaya dikey olarak konandir.
S=insanoglunun temel fonksiyonlarini belirtir.
T=tamamlanmis, mukemmel anlamini tasir, ayrica ters t ise axiomatik hareketin isaretidir.
U=kullanimi ifade eder.
V=ikilem veya karsitligin teke indirgenmesidir
W= M nin tersidir, yani M ler cevapsa; W 'lar da sorulardir.Biri ikilemin, ucleme tasinmasini, digeri uclemin, ikileme indirgenmesini isaret eder.
Z=zik zak, temelinde, insanoglunun ikilem ve karsitlik arasindaki git-gelini temsil eder.
30 Kasım 2013 Cumartesi
SENİ SEVİYORUM
Kaç kere sana doğru yürüdüğümü hatırlamıyorum
Kaç kere kendimi kaybettiğimi
Ve kaç kere kendimi bulup sen oluşlarımı
Hatırlamıyorum,
Çünkü bunları dönüşümlü olarak
Yaşıyorum.
İçimdeki boşluğun tatlı,şaşkın,kırıcı,kırılgan,
Güçsüz,güçlü oluş ve bitiş halleri
Yağmurlu ve yağmursuz
Bir güne denk düşebilirdi.
Bana göre aşk,evrim geçirmekti,
Loş ışıklı bir gece olmaktı,
Yürümekti, bildiğin sana.
Alışmaktı mesela,
Düşmekti tam yükselirken,
Ve tam tersi olabilmekti,
Yine bildiğin sulu sulu sevişmekti yani
Yağmurdan dolayı.
Yine kaç kez giysi değiştirmekti,
Üşümekti,titremek ve sarılmak,
Yakınlaşmak,ve kaçmak,uzaklaşıp
O uzaklıktaki yaklaşma istekleri,düşseliğe kapılıp
Kanamaktı,acı çekip bundan bile memnun olmaktı,
Kısacası seviyorum ben onu ,ondan dolayı kendimi.
(Meral Meri)
Kaç kere sana doğru yürüdüğümü hatırlamıyorum
Kaç kere kendimi kaybettiğimi
Ve kaç kere kendimi bulup sen oluşlarımı
Hatırlamıyorum,
Çünkü bunları dönüşümlü olarak
Yaşıyorum.
İçimdeki boşluğun tatlı,şaşkın,kırıcı,kırılgan,
Güçsüz,güçlü oluş ve bitiş halleri
Yağmurlu ve yağmursuz
Bir güne denk düşebilirdi.
Bana göre aşk,evrim geçirmekti,
Loş ışıklı bir gece olmaktı,
Yürümekti, bildiğin sana.
Alışmaktı mesela,
Düşmekti tam yükselirken,
Ve tam tersi olabilmekti,
Yine bildiğin sulu sulu sevişmekti yani
Yağmurdan dolayı.
Yine kaç kez giysi değiştirmekti,
Üşümekti,titremek ve sarılmak,
Yakınlaşmak,ve kaçmak,uzaklaşıp
O uzaklıktaki yaklaşma istekleri,düşseliğe kapılıp
Kanamaktı,acı çekip bundan bile memnun olmaktı,
Kısacası seviyorum ben onu ,ondan dolayı kendimi.
(Meral Meri)
Etiketler:
edebiyat,
meralmeri,
SENİ SEVİYORUM,
şiir
Akasyaların yaprakları yeri öptüğünde
Benim gülüşüm sana değdiğinde
Tüm yolcular yola düştüğünde
Ben kendimi,seninle nişanlıyor olacağım
Sırf Leyla, Mecnun'a kavuşsun diye
Sırf Tahir ile Zühre, sokakta iki yabancı kalmasın diye
Ben tüm gösterişlerin uzağında seni bekliyor olacağım
(Meral Meri)
Benim gülüşüm sana değdiğinde
Tüm yolcular yola düştüğünde
Ben kendimi,seninle nişanlıyor olacağım
Sırf Leyla, Mecnun'a kavuşsun diye
Sırf Tahir ile Zühre, sokakta iki yabancı kalmasın diye
Ben tüm gösterişlerin uzağında seni bekliyor olacağım
(Meral Meri)
YATAĞIMA DÜŞEN GÖKYÜZÜM
Uzun bir yola çıkalım beraber.
Yanımıza hiç bavul almayalım.
Ve aşkımızı taşıyalım.
Gece olsun, bir göl kenarına gidelim,
Ve orada saatlerce oturalım,
Dünya yeniden kuruluyor olsun,
Yere uzanıp sarılalım,
Yıldızlar bize şarkı söylesin,
Çekirgeler ay'ı yere indirsin,
Ateş böcekleri bizi dansa kaldırsın,
Ve sen beni, boynumdan öp!
İçine çek beni,
Benim bavullarım dolsun...
(Meral Meri)
Uzun bir yola çıkalım beraber.
Yanımıza hiç bavul almayalım.
Ve aşkımızı taşıyalım.
Gece olsun, bir göl kenarına gidelim,
Ve orada saatlerce oturalım,
Dünya yeniden kuruluyor olsun,
Yere uzanıp sarılalım,
Yıldızlar bize şarkı söylesin,
Çekirgeler ay'ı yere indirsin,
Ateş böcekleri bizi dansa kaldırsın,
Ve sen beni, boynumdan öp!
İçine çek beni,
Benim bavullarım dolsun...
(Meral Meri)
Gel Artık
Ne aklım kaldı benim, ne dinim,
Ne kararım kaldı benim, ne sabrım,
Gel ne olur, gel artık.
Ne gönlümün derdini sor bana,
Ne sararan yüzümü sor bana,
Ne içimin ateşini sor bana,
Gel gözünle gör, gel artık.
Sıcağınla pişmiş bir somun gibi
O kıpkızıl, al al yüzümü sorma.
Gene ekmek gibi bayatlayıp bayatlayıp,
Gene ekmek gibi ufalana ufalana
Çaresiz, dökülmüşüm yollara,
Gel topla beni, gel artık.
Bir vakitler bir aynaydım,
Yüzünden izler toplamadaydım,
Şimdi buruştum, şimdi sarardım,
Gel gör beni, gel artık.
Dere gibi akıyorum sağa sola,
Ayrılık her yanımda pusuda
Sabahları yalvarırım yakarırım
Rüzgârların karşısında,
Gel ne olur, gel artık.
Başın kille ıslaksa da,
Ayağına diken batmışsa da,
Durma gel Allah aşkına,
Gel demeden kurtar beni.
Ey âşıklar peygamberi,
Gönül ateşinde yanmışım ben,
Boğulmuşum gözyaşına
Git sor Allahın seversen
Ne yol gösterir sevgili,
Ne çare yazar bana?
Hz. Mevlana
Ne aklım kaldı benim, ne dinim,
Ne kararım kaldı benim, ne sabrım,
Gel ne olur, gel artık.
Ne gönlümün derdini sor bana,
Ne sararan yüzümü sor bana,
Ne içimin ateşini sor bana,
Gel gözünle gör, gel artık.
Sıcağınla pişmiş bir somun gibi
O kıpkızıl, al al yüzümü sorma.
Gene ekmek gibi bayatlayıp bayatlayıp,
Gene ekmek gibi ufalana ufalana
Çaresiz, dökülmüşüm yollara,
Gel topla beni, gel artık.
Bir vakitler bir aynaydım,
Yüzünden izler toplamadaydım,
Şimdi buruştum, şimdi sarardım,
Gel gör beni, gel artık.
Dere gibi akıyorum sağa sola,
Ayrılık her yanımda pusuda
Sabahları yalvarırım yakarırım
Rüzgârların karşısında,
Gel ne olur, gel artık.
Başın kille ıslaksa da,
Ayağına diken batmışsa da,
Durma gel Allah aşkına,
Gel demeden kurtar beni.
Ey âşıklar peygamberi,
Gönül ateşinde yanmışım ben,
Boğulmuşum gözyaşına
Git sor Allahın seversen
Ne yol gösterir sevgili,
Ne çare yazar bana?
Hz. Mevlana
Aşk-ı Muhabbet
Aşk-ı Muhabbet
-
Anlatırdım ona hoş bir eda ile şuurlu muhabbetimi
Onun pek bi hünerli lisanı karşısında
Gece gibi yalnız ve ayaz
Vede aciz idim.
Keza tanyeri ağarıncaya değin
Lutuflu bir esma ile
Öyle ölmüş bir elem içinde ben
Canlı ve taze olan her şeyin üzerine
Bir bir ilişirdim de yok olurdum!
Gündüzü soyulmuş bir yurt gibi
Böyle böyle azaldım ben kendime
Öyle öyle çoğaldım ben ona
...
(Meral Meri)
https://www.facebook.com/pages/P%C4%B0NOKYO/203368366413854
-
Anlatırdım ona hoş bir eda ile şuurlu muhabbetimi
Onun pek bi hünerli lisanı karşısında
Gece gibi yalnız ve ayaz
Vede aciz idim.
Keza tanyeri ağarıncaya değin
Lutuflu bir esma ile
Öyle ölmüş bir elem içinde ben
Canlı ve taze olan her şeyin üzerine
Bir bir ilişirdim de yok olurdum!
Gündüzü soyulmuş bir yurt gibi
Böyle böyle azaldım ben kendime
Öyle öyle çoğaldım ben ona
...
(Meral Meri)
https://www.facebook.com/pages/P%C4%B0NOKYO/203368366413854
Etiketler:
Aşk-ı Muhabbet,
edebiyat,
meralmeri,
şiir
"Bir aşk düşünün, içinde ve dışında mukabilsiz kalmayan keza manevi kalb ile donanımlı olan."
~Meral Meri
~Meral Meri
Ben kaybolduğumda tüm gerçeklerim silinirdi
Yine sıyrılıp başka bir benden kendime geçer
Yeni bedenimden memnuniyetsizlikle böylece uzaklaşıyor
Ve böyle kolayca sıyrıla biliyordum...
- Meral Meri
Yine sıyrılıp başka bir benden kendime geçer
Yeni bedenimden memnuniyetsizlikle böylece uzaklaşıyor
Ve böyle kolayca sıyrıla biliyordum...
- Meral Meri
Baktım da sana kırgın değilim, kızgın değilim, dargın değilim...
Kısacası ben artık sana 'hiçbirşey' değilim!
- Nazım Hikmet Ran
Kısacası ben artık sana 'hiçbirşey' değilim!
- Nazım Hikmet Ran
Benim kapım daima açıktı ona,
lakin kendileri henüz doğmamış olacaklar ki
Henüz gelmediler!
-Meral Meri
[Meral Meri]
BİR GECE
gecede bir uyku,
uykunun içinde ben...
uyuyorum,
uykudayım,
yanımda sen
uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben...
bir yere gidiyorum,
delicesine...
aklımda sen.
ben seni seviyorum,
gizlice......
el pençe duruyorum,
yüzüne bakıyorum,
söylemeden tek hece.
seni yitiriyorum,
çok karanlık bir anda...
birden uyanıyorum,
bakıyorum aydınlık;
uyuyorsun yanımda,
güzelce....
gecede bir uyku,
uykunun içinde ben...
uyuyorum,
uykudayım,
yanımda sen
uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben...
bir yere gidiyorum,
delicesine...
aklımda sen.
ben seni seviyorum,
gizlice......
el pençe duruyorum,
yüzüne bakıyorum,
söylemeden tek hece.
seni yitiriyorum,
çok karanlık bir anda...
birden uyanıyorum,
bakıyorum aydınlık;
uyuyorsun yanımda,
güzelce....
ÖZDEMİR ASAF
16 Kasım 2013 Cumartesi
Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa;
Eş dost başlamış kusur bulmaya:
Kimi içini beğenmemiş;
Kızmayın ama demiş;
Şanınıza layık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış:
Karşıdan görünüş berbatmış.
Hepsine göre de çok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
Ah, demiş koca filozof;
Keşke bir evi dolduracak kadar
Gerçek dostum olsa!
Sokrates’in sözü yerinde:
Bir ev dolusu gerçek dost nerde?
Sözde herkes dost, ama gel de inan.
Dosttan bol şey de yok dünyada,
Dosttan bulunmaz şey de.
...
Jean De LA FONTAINEyada,
Dosttan bulunmaz şey de.
...
23 Ekim 2013 Çarşamba
Sabahattin Ali
Hiçbir zaman erkeklerin önünde kızarmadım ve onlardan bir iltifat beklemedim.
Bu hal beni müthiş bir yalnızlığa mahkum etti.
...
Sabahattin Ali
Hiçbir kadın, ihtiras halindeki bir erkek kadar aciz ve gülünç olamaz.
...
Sabahattin Ali
Bu hal beni müthiş bir yalnızlığa mahkum etti.
...
Sabahattin Ali
Hiçbir kadın, ihtiras halindeki bir erkek kadar aciz ve gülünç olamaz.
...
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Resimlerin çoğu insana gülümsemek arzusu veriyordu:
Köşeli dizler ve omuzlar, nispetsiz başlar ve memeler, elişi kağıdından yapılmış gibi keskin
renklerle gösterilmeye çalışılan tabiat manzaraları.
Kırık bir tuğla parçası kadar şekilsiz kristal vazolar, senelerce kitap arasında kalmış kadar cansız
çiçekler ve nihayet, mücrimler albümünden alınmışa benzeyen korkunç portreler...
Ama ne olsa insan eğleniyordu.
Bu kadar az emekle bu kadar büyük işler başarmaya kalkan insanlara belki içerlemek icap ederdi.
Fakat onların hiç kimse tarafından anlaşılamamak ve gülünç olmak gibi bir cezayı da adeta marazi
bir zevkle ve isteyerek kabul ettiklerini düşününce acımaktan başka yapılacak iş yoktu.
Büyük salonun kapıya yakın bir duvarının önünde birden bire durdum.
O andaki hislerimi, bilhassa aradan bu kadar seneler geçtikten sonra, anlatmama imkan yok.
Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum.
Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar, fakat ben olduğum yerden
ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?..
...
Sabahattin Ali /Kürk Mantolu Madonna sf.55
Köşeli dizler ve omuzlar, nispetsiz başlar ve memeler, elişi kağıdından yapılmış gibi keskin
renklerle gösterilmeye çalışılan tabiat manzaraları.
Kırık bir tuğla parçası kadar şekilsiz kristal vazolar, senelerce kitap arasında kalmış kadar cansız
çiçekler ve nihayet, mücrimler albümünden alınmışa benzeyen korkunç portreler...
Ama ne olsa insan eğleniyordu.
Bu kadar az emekle bu kadar büyük işler başarmaya kalkan insanlara belki içerlemek icap ederdi.
Fakat onların hiç kimse tarafından anlaşılamamak ve gülünç olmak gibi bir cezayı da adeta marazi
bir zevkle ve isteyerek kabul ettiklerini düşününce acımaktan başka yapılacak iş yoktu.
Büyük salonun kapıya yakın bir duvarının önünde birden bire durdum.
O andaki hislerimi, bilhassa aradan bu kadar seneler geçtikten sonra, anlatmama imkan yok.
Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum.
Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar, fakat ben olduğum yerden
ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?..
...
Sabahattin Ali /Kürk Mantolu Madonna sf.55
Yılmaz Güney
O ölürse
hayatımızın da tadı biter.
O sakın ölmesin
yaşat onu.
Yılmaz Güney
hayatımızın da tadı biter.
O sakın ölmesin
yaşat onu.
Yılmaz Güney
Nazım Hikmet
“Şu an yanımda olmanı çok isterdim. Ama değilsin. Sen oradasın. Ve orası ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor.”
— Nazım Hikmet
— Nazım Hikmet
Charles Bukowski
Hayat öyle lanet birşey ki; sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda ise susmadığın için kahreder.
Charles Bukowski
Charles Bukowski
Oğuz Atay'dan Seçmeler
Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti, çünkü kendi doğrularımı yazacağıma tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.
Oğuz Atay
- Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric.
+ Sabahtan beri hiçbir şey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz.
Oğuz Atay
Onlara biraz olsun benzeyebildiğim ölçüde kendimi mutlu sayıyordum.
Kendimi onlardan ayırmayı beceremedim. Oysa, onlar gibi hissetmiyordum.
Oğuz Atay
Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler.
Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım:
Bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım.
Oğuz Atay
Oğuz Atay
- Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric.
+ Sabahtan beri hiçbir şey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz.
Oğuz Atay
Onlara biraz olsun benzeyebildiğim ölçüde kendimi mutlu sayıyordum.
Kendimi onlardan ayırmayı beceremedim. Oysa, onlar gibi hissetmiyordum.
Oğuz Atay
Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler.
Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım:
Bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım.
Oğuz Atay
Orhan Veli
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…
Orhan Veli
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…
Orhan Veli
Haiku
Bu evler de büsbütündü
Biz gibi
Dün geldi, bugünü süpürdü.
*Meral Meri*
Biz gibi
Dün geldi, bugünü süpürdü.
*Meral Meri*
Şükrü Erbaş
Kimse kendinden bir yere gitmiyor
Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek...
Şükrü Erbaş
Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek...
Şükrü Erbaş
NAMUS KAVRAMI
NAMUS KAVRAMI
Namus ikinin arasındaki bir değildi...
Veyahut da ikinin arasındaki iki de değildi...
-
Desem ki size; aslında apaçık çıplaklık bile değildi...
Ama inanmazsınız...
İnançlar nehir gibidir rayların ayrı yönleri gibi,
velhasıl bir noktada birleşirdi,aksi olsa tüm yönler yörüngesizleşir,
Ve bilimum kazalara meydan verirdi.
Demem o ki: İş nasıl baktığından ve düşündüğünden ileri gelir...
Günümüzde de bildiğimiz o kadar açıklığın altında çirkinlikler oluşunu daim bilmekle yaşamak ve duymak arasındaki,
o muazzam uçurumlar, başkaca uçurumlara mahal verirken;
Bununla birlikte sahtece bir hayatın içindeki temizliği sorgulayıp dururuz...
O eşi olmayan ,hiç birimize ve hepimize sunulan temizliği kast ediyorum.
Bir kadın başını yere niçin eğmeli? O bir deve kuşu mudur?
Bir erkek niçin eli cebinde suratında alaycı ve bol egosunu tatmin etmek adına her hangi bir köşeden yürümekte olan,
kadına tatminkar bakışlar savurur?
İşin en tuafı ise söz gelimi demiyorum aynen ekliyorum: En kültürlüsünden tutunda en cahiline kadar,
Baktığınızda ,size anlattıkları ya da kendilerinin en doğru anlayışı şudur: Erkeğim en nihayetinde yaparım. Ederim.
Ve en son olarak az kullanılmış ya da, hiç kullanılmış alırım...
Alkol kullanmam ama seks yaparım, kültürlüyüm ya da cahilim yine de kadınlara sarkarım, onları aşağı görür çokta kolay elde edebilirim.
Ya da kadın gibi düşünürüm ki; onları kırmadan elde eder ama yine bildiğimi okurum...
Kadın niçin aptaldır? Kadın niçin kolayca elde edilir, ya da kadın niçin akıllı oluşuyla yalnızlaşır?...
Toplumsal olarak kadının yeri dün de bugün de değişmedi...
Bir çok şeyin değişmediği gibi ve değişemeyeceği gibi zannederim zor ama imkansız değil.
Sorunun ana kaynağı bilinçsiz ana ve baba olmaktan, başka da hiç bir şey değildi...
Ebeveynler temel olarak çocuklarına tam eksiksiz olarak eğitim vermiyorlar...
Bunun yanında baskıcı ahlak anlayışı sunuyorlar...
Sonuç itibariyle öfkelenip, masumcuk rolü ya da;
"Siz kadınların hiç mi suçu yoktur?" demeleri ise gereksiz cümle sarfiyatından başkaca hiç bir şey değildir.
Burada anlatılmak istenen pekçe açıktır: Suçlu ya da kurban arayışı niyetinde olmak ahmaklık olurdu.
Erkeklere dayatmak ise açık hedef gösterişidir, bölye bir şey söz konusu dahi olamaz.
Toplumsal gerçeğimizle yüzleşelim ve o doğrultuda çözümlemelere gidelim ve yetinmeyelim bir zahmet değişelim,
En basitinden hiç tanımadığınız birine "Canım" diye hitap etmeyelim...
Ucuz insan topluluklarına katılmayalım, şunu yapmak hiç de zor olmasa gerek diye düşünürüm;
"Hiç tanımadığınız birine ailenizmiş gibi yaklaşın."...
Ve öyle davranın, çünkü başkaca hayatınız olmayacak.
Çünkü siz bir kişi iken aslında kocaman bir ailesiniz ve hala teksiniz ama kocaman bir ailesiniz.
-Not: Bana göre namus şudur: rahatça ,içtenlikle birine baba,anne,teyze ,amca,abla,ağabey,dayı, akranım ,diye bilmektir namus.
Yani ailemmiş gibi...-
Dip not: Açık bir deniz vardır masmavidir, bir de kapalı deniz vardır o da koyu gridir...
(Meral Meri)
-
"Bir kadının ümitle yaşadığı günler öyle azdır ki..."
Film-Mine -Replik
Namus ikinin arasındaki bir değildi...
Veyahut da ikinin arasındaki iki de değildi...
-
Desem ki size; aslında apaçık çıplaklık bile değildi...
Ama inanmazsınız...
İnançlar nehir gibidir rayların ayrı yönleri gibi,
velhasıl bir noktada birleşirdi,aksi olsa tüm yönler yörüngesizleşir,
Ve bilimum kazalara meydan verirdi.
Demem o ki: İş nasıl baktığından ve düşündüğünden ileri gelir...
Günümüzde de bildiğimiz o kadar açıklığın altında çirkinlikler oluşunu daim bilmekle yaşamak ve duymak arasındaki,
o muazzam uçurumlar, başkaca uçurumlara mahal verirken;
Bununla birlikte sahtece bir hayatın içindeki temizliği sorgulayıp dururuz...
O eşi olmayan ,hiç birimize ve hepimize sunulan temizliği kast ediyorum.
Bir kadın başını yere niçin eğmeli? O bir deve kuşu mudur?
Bir erkek niçin eli cebinde suratında alaycı ve bol egosunu tatmin etmek adına her hangi bir köşeden yürümekte olan,
kadına tatminkar bakışlar savurur?
İşin en tuafı ise söz gelimi demiyorum aynen ekliyorum: En kültürlüsünden tutunda en cahiline kadar,
Baktığınızda ,size anlattıkları ya da kendilerinin en doğru anlayışı şudur: Erkeğim en nihayetinde yaparım. Ederim.
Ve en son olarak az kullanılmış ya da, hiç kullanılmış alırım...
Alkol kullanmam ama seks yaparım, kültürlüyüm ya da cahilim yine de kadınlara sarkarım, onları aşağı görür çokta kolay elde edebilirim.
Ya da kadın gibi düşünürüm ki; onları kırmadan elde eder ama yine bildiğimi okurum...
Kadın niçin aptaldır? Kadın niçin kolayca elde edilir, ya da kadın niçin akıllı oluşuyla yalnızlaşır?...
Toplumsal olarak kadının yeri dün de bugün de değişmedi...
Bir çok şeyin değişmediği gibi ve değişemeyeceği gibi zannederim zor ama imkansız değil.
Sorunun ana kaynağı bilinçsiz ana ve baba olmaktan, başka da hiç bir şey değildi...
Ebeveynler temel olarak çocuklarına tam eksiksiz olarak eğitim vermiyorlar...
Bunun yanında baskıcı ahlak anlayışı sunuyorlar...
Sonuç itibariyle öfkelenip, masumcuk rolü ya da;
"Siz kadınların hiç mi suçu yoktur?" demeleri ise gereksiz cümle sarfiyatından başkaca hiç bir şey değildir.
Burada anlatılmak istenen pekçe açıktır: Suçlu ya da kurban arayışı niyetinde olmak ahmaklık olurdu.
Erkeklere dayatmak ise açık hedef gösterişidir, bölye bir şey söz konusu dahi olamaz.
Toplumsal gerçeğimizle yüzleşelim ve o doğrultuda çözümlemelere gidelim ve yetinmeyelim bir zahmet değişelim,
En basitinden hiç tanımadığınız birine "Canım" diye hitap etmeyelim...
Ucuz insan topluluklarına katılmayalım, şunu yapmak hiç de zor olmasa gerek diye düşünürüm;
"Hiç tanımadığınız birine ailenizmiş gibi yaklaşın."...
Ve öyle davranın, çünkü başkaca hayatınız olmayacak.
Çünkü siz bir kişi iken aslında kocaman bir ailesiniz ve hala teksiniz ama kocaman bir ailesiniz.
-Not: Bana göre namus şudur: rahatça ,içtenlikle birine baba,anne,teyze ,amca,abla,ağabey,dayı, akranım ,diye bilmektir namus.
Yani ailemmiş gibi...-
Dip not: Açık bir deniz vardır masmavidir, bir de kapalı deniz vardır o da koyu gridir...
(Meral Meri)
-
"Bir kadının ümitle yaşadığı günler öyle azdır ki..."
Film-Mine -Replik
Etiketler:
edebiyat,
eğitim,
erkek,
kadın,
makale,
Meral Meri,
NAMUS KAVRAMI,
toplum
Bukowski
insanı delirtebilecek her şeyi yaşamaya kalksak toplumun yapısı altüst olurdu -evlilik, savaş, otobüs servisi, mezbahalar, arıcılık, cerrahi, aklınıza ne gelirse. – herşey insanı delirtebilir
çünkü toplum çürük tahtadan bacaklar üstüne oturtulmuş.
Bukowski, Sıradan Delilik Öyküleri'nden
çünkü toplum çürük tahtadan bacaklar üstüne oturtulmuş.
Bukowski, Sıradan Delilik Öyküleri'nden
SERSERİ
SERSERİ
Karanlıkta kalmış olabilirim,
Bu benim gündüzsüz kalmış, olduğum anlamına gelmez...
Söz gelimi aşıkta olmuş olabilirim,
Yeni ve kusursuz sevgilimle seviş edebilirim.
Bu benim hayal gücümün yeteneksizliği, anlamına gelmez.
Hayat derin bir nefes kadar, yakışıklıdır bebeğim!
Sorgulanmayacak kadarsa, baş döndürücüdür.
Daha önce senin ihtişamlı dediğin, sahnene de çıkmıştım.
Ne yazık demeyeceğim; rolümü de çalmışlar...
Ve ben, berbat bir okuyucuyumdur esasen,
Ezberim ise sıfır bile değil.
O derece de kötü bir adamın karanlığı üzerimdedir...
Tüm senli işleri beceremem,
Annemin işlerini de beceremezdim zaten...
Bu benim kadın gibi düşünmeme mani değil...
Söz gelimi aşık olmuş olabilirim,
Sesim değişmiş ve tatminkar olmuşta olabilirim.
Bu benim ,seninle işim bittiği anlamına gelmez...
O derece saygıdan da bihaberimdir.
Bu benim sonsuza dek akılsızca dolaşacağım,
Hatta serseriliğimi satmayacağım, anlamına gelmez.
İşte böyle bir dünya var bebeğim;
İçinde daima köpeklerin havladığı,
Kadınların ise ağladığı bir dünya.
Onun için rolümü çalmalarına izin veriyorum;
Ben bir hayaletim çünkü,
Tıpkı yürüdüğün sokaklarda, kaybolan ayak izlerin gibi...
(Meral Meri)
Karanlıkta kalmış olabilirim,
Bu benim gündüzsüz kalmış, olduğum anlamına gelmez...
Söz gelimi aşıkta olmuş olabilirim,
Yeni ve kusursuz sevgilimle seviş edebilirim.
Bu benim hayal gücümün yeteneksizliği, anlamına gelmez.
Hayat derin bir nefes kadar, yakışıklıdır bebeğim!
Sorgulanmayacak kadarsa, baş döndürücüdür.
Daha önce senin ihtişamlı dediğin, sahnene de çıkmıştım.
Ne yazık demeyeceğim; rolümü de çalmışlar...
Ve ben, berbat bir okuyucuyumdur esasen,
Ezberim ise sıfır bile değil.
O derece de kötü bir adamın karanlığı üzerimdedir...
Tüm senli işleri beceremem,
Annemin işlerini de beceremezdim zaten...
Bu benim kadın gibi düşünmeme mani değil...
Söz gelimi aşık olmuş olabilirim,
Sesim değişmiş ve tatminkar olmuşta olabilirim.
Bu benim ,seninle işim bittiği anlamına gelmez...
O derece saygıdan da bihaberimdir.
Bu benim sonsuza dek akılsızca dolaşacağım,
Hatta serseriliğimi satmayacağım, anlamına gelmez.
İşte böyle bir dünya var bebeğim;
İçinde daima köpeklerin havladığı,
Kadınların ise ağladığı bir dünya.
Onun için rolümü çalmalarına izin veriyorum;
Ben bir hayaletim çünkü,
Tıpkı yürüdüğün sokaklarda, kaybolan ayak izlerin gibi...
(Meral Meri)
Ece Ayhan
“
"Herhangi bir erkek sana seni sevdiğini söyleyebilir.
Gerçek bir adam ise seni sevdiğini gösterir.”
- Ece Ayhan -
”
"Herhangi bir erkek sana seni sevdiğini söyleyebilir.
Gerçek bir adam ise seni sevdiğini gösterir.”
- Ece Ayhan -
”
Ahmet Taner Kışlalı
"İnsan malzemeniz iyi ise kötü sistemle de iyi sonuç alabilirsiniz. Ama kötü ise yapabileceğiniz en akıllıca şey, o insanları en iyi sınırlayacak sistemleri bulmaktır."
Ahmet Taner Kışlalı
Ahmet Taner Kışlalı
BÜYÜK İNSANLIK
BÜYÜK İNSANLIK
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
Nazım Hikmet
(7 Ekim, Taşkent, 1958)
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
Nazım Hikmet
(7 Ekim, Taşkent, 1958)
Edip Cansever
Etiketler:
edebiyat,
edip cansever,
ikinci yeni,
şiir
Meral Meri
UZUN BİR ÖYKÜ
Etiketler:
edebiyat,
kitap,
özdemir asaf,
şiir,
UZUN BİR ÖYKÜ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)